Finansal piyasalardaki dalgalanmalar bir süredir dinamik olarak devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda gözlemlediğimiz hareketler, küresel dalganın gelişmekte olan ekonomileri çökertmesiyle birlikte keskin bir duruma gelmekle birlikte, bu spekülatif hareketlerle birlikte Türkiye’deki özel durumla ilgili bazı akışlar da bu durumu tetiklemiştir.

Daha önce, “Bugün, Gelecek ve Zirve” başlıklı parçamdaki ve aynı zamanda daha önceki makalelerde yer alan ekonomi politikaları ile ilgili konulara ve aklın netliğinin önemine dikkat çektim. Nitekim, son dönemde yabancı yatırımcılardan edindiğim izlenim çerçevesinde, bazı eksik, güvenilmez ve inanılmaz tuhaf bilgi akışlarının, ekonomimizdeki büyüme algısının artmasına neden olduğunu açıkça söyleyebilirim. Bu nedenle, bu noktada hem iletişimin hem bugünün hem de geleceğin görünümüne yönelik doğrulamanın kilit rol oynadığını düşünüyorum.

GLOBAL DALGA

Global Dalga… Parçamda tekrarlı olarak durmaya özen gösteriyorum. Ancak, mevcut çerçeveyi çizerken, yine bazı noktalardan bahsetmeliyim. Daha önce vurguladığım ve iyi bilindiği üzere, özellikle ABD’nin para politikalarındaki bazı gelişmeler, son dönemde yükselen ekonomilerin omuzlarına fazladan baskı yükledi. Hiç kuşkusuz, Türkiye’nin diğer birçok gelişmekte olan ekonomiler gibi bundan etkilenmesinin yadsınamaz bir gerçektir.

Çarpık Haberler… Ancak, kontrolümüz dışındaki gelişmelerin sadece bu kanaldan gelmediği bir gerçektir. Ne yazık ki, ekonomimiz hakkında bazı çarpık ve sahte haberler, aylardır biriken bir etkisi ile piyasalarımıza büyük bir baskı yapıyor. Hepimiz bu folderolleri çok iyi hatırlıyoruz; bunların arasında bankalarımıza astronomik para cezaları ve sermaye kontrollerinin ekonomi üzerinde uygulanacağı iddiası vardı. Deneyimlediğimiz süreçte asılsız söylentiler, dalgalanmalar getirdi ve aşınma etkisi oldu. Halkbank’ın geçen gün ortaya attığı yalanlar, bu ince zincirin devam ettiğini gösteren bir örnektir. Hedefin panik yarattığını söylemeden devam ediyor.

DEVALÜASYON OLUR MU?

Tamamlanmamış Bilgiler… Adım adım devam edelim. Türk Lirasının devalüasyonu da dahil olmak üzere son piyasa gelişmelerinin perde arkasında, bu bilgilerden kısmen yanlış suçlamalardan ve asılsız haberlerden sonra bir sonraki aşamada kısmen eksik bilgi ve raporlar bulunmaktadır. Daha önce ayrıntılı olarak yazmıştım: Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesini ilan eden ve hem yanlış hem de eksik bilgileri içeren rapor buna bir örnek teşkil ediyor. Ve bu tür kararlardan kaynaklanan algının bozulması da…

Bunun ötesinde, bilginin güvenilirliği ve değerlendirmesine genel bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’nin mali disiplini hakkında konuşmak zor değildir. Nitekim, ikramiyenin “emeklilere dağıtılması” nın neden olacağı yükün, ölçeği önemli ölçüde geri kazanacağı varsayımı, bir üs olarak ele alınmaktadır. Ancak, hükümetin böyle bir yük üzerinde imzalamadan önce yeniden yapılandırma dahil olmak üzere dengeyi dengelemek için halihazırda hesaplamış olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. Gelir ve nominal baz gibi detayları atladım ve bu konular için eski makalelerime başvuruyorum. Burada vurgulanması gereken nokta şudur: Hükümet bu kararları düşüncesizce yapmamakta ve önümüzdeki yıllarda yeni orta vadeli programlarda yer almayı amaçlayan kalıcı disiplin önlemlerini planlamaktadır. Ve en temelde, mali disiplin yoluyla ekonomiye başarılı yıllar kazandıran iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK) Partisi hükümetinin bu güçlü kazancı asla ortadan kaldıramayacağını anlamak gerekir. Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın daha önce vurguladığı gibi, bu konuyla ilgili kararlı bir kararlılık var.

Bazı endişelerin oluşmaya çalıştığı bir diğer istikrarlı alan ise bankacılık sektörümüzdür. Yeniden yapılanmaların bankacılık sektörünü engelleyeceği yönündeki söylentiler maalesef günümüzün gücünü, çeşitli göstergelerle haklı olarak kanıtlanmış sektörümüzü çekiyor. Özellikle, endişe verici kredilerin oranının çok düşük olduğu bir zamanda, bu çapa için imtiyazlar düşünülemez.

YAPILMASI GEREKENLER

Yapılması Gerekenler… Bu yanlış anlamanın ardından bir sonraki aşamada, ekonomide kesinlikle bazı hassasiyetler var. Bunlar arasında, infeksiyonlarla ilgili gelişmeler örnek olarak verilebilir. Ayrıca para politikası ile ilgili beklentiler…

Enflasyonun yanı sıra cari açığın ve dış borçların yarattığı riskler hakkında da bir şeyler var. Ekonomimizi daha sağlam temellere taşımak için ilgili göstergeleri daha makul seviyelere getirmek amacıyla, özellikle son dönemde bazı anlamlı hareketlere tanık olduk. Bunların meyvelerini toplamak zaman içerisinde mümkün olacaktır. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim manifestosunda vurguladığı gibi, yeni dönemin başlıca noktaları bu meselelere ısrarla odaklanacaktır.

Bu bağlamda, tüm politikalar uyum içinde devam etmelidir. Bu nedenle, reform ve maliye politikasının yeni dönemde para politikalarına uygun olması gerekiyor. Para politikasındaki uluslararası ilkelere göre hareket etmek de vurgulanan noktalar arasındadır.

Bu kapsamda, bir başka ilgili unsur dış ilişkilerdir. Nitekim jeopolitik unsurlar, zor coğrafyamızda piyasalardaki gelişmeleri etkilerken, küresel ilişkilerimiz, özellikle ABD ve AB ile olan ilişkilerimiz burada bir rol oynamaktadır. Bu noktada, Türkiye’nin son yıllarda diğer ülkelerle yaşadığı bazı hayal kırıklıkları, bu ilişkilerin gelişmesini etkilemiş olsa da, Türkiye’nin her şeye karşı uyguladığı tutumlar göz ardı edilmemelidir. Böylece, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim manifestosunu ilan ettiğinde belirttiği gibi, bu tutumun ve daha sonra ilişkilerin normalleşmesi ve güç arayışının devam edeceğini vurgulamak gerekir.

Sonuç olarak, ekonomiyi iç ve dış etkilere karşı güçlendirecek adımlar içeren bir programı hedeflerken, aynı zamanda ölçülmüş ve ayrıntılı iletişimi sürdürürken, yeni çağın temel dinamikleri olacaktır.

Önceki İçerikTürk tasarımcı moda dünyasını fethetti
Sonraki İçerikSuudi Arabistan ile ilişkiler