Avrupa ülkeleri, önümüzdeki 24 Haziran’da yapılacak olan Türkiye seçimleriyle büyük ilgi görüyor.

Bazı Avrupa medya kuruluşları, seçimlerden çok, Türkiye seçimlerine kendi ulusal seçimlerinden daha fazla yer verdiklerini söyledi. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupalı ​​medyada diğer Avrupalı ​​politikacılardan daha fazla göründüğü bir gerçektir. Kendi politikacılarını bile adlandıramayan Avrupalı ​​vatandaşlar bile Erdoğan’ı tanıyorlar.

Birçok Avrupalı ​​politikacı, otorite, gazeteci ve sivil toplum örgütü temsilcisi, Türk seçimleri hakkında, başka hiçbir problemi yokmuş gibi, aralıksız olarak konuşuyor ve yazıyor. Ancak, Avrupa birçok sorunla karşı karşıyadır.

Bir yolsuzluk davasında çalıştığı için suikasta uğrayan Maltalı kadın gazeteciyi hatırlıyoruz. Tanımlanamayan failler hala büyüktür. Ayrıca, kısa bir süre önce faşist bir Yunan grubu tarafından linç edilmekten kaçan Atina belediye başkanını da hatırlıyoruz. Ekonomi açısından, bazı AB ülkelerinin ciddi maddi zorluklar yaşadığını biliyoruz.

Avrupa Komisyonu’nun 2018 tahminlerine göre, en büyük borç miktarına sahip olan önde gelen AB ülkeleri arasında ekonomik sorunları olan Yunanistan ile birlikte Portekiz, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler bulunuyor.

AB ülkelerinin ortalama borcu, yıllık gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) yüzde 81’ine karşılık gelmektedir. Yunanistan’ın gayri safi kamu borcunun GSYİH’sının yüzde 178’ini oluşturuyor. Yunanistan’ın 2008’den beri sürdürdüğü ekonomik sorunlar hala AB’nin gündemini işgal ediyor. Birçok AB ülkesinin borçları GSYİH’larından daha yüksektir. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2018 tarihli bir rapora göre, İtalya’nın brüt kamu borcunun GSYİH’sının yaklaşık yüzde 130’unda olması bekleniyor. Portekiz yüzde 122,5 ile listede üçüncü ülke. Ayrıca, Fransa ve İngiltere de üst sıralardalar.

Avrupa, işsizlik, uyuşturucu kullanımı ve ırkçılık gibi her geçen gün büyüyen birçok problemle yüzleşirken, Avrupalı ​​politikacılar sadece Avrupa vatandaşlarını tedirgin eden Türkiye hakkında endişe duyuyor gibi görünmektedir.

Avrupa Parlamentosu seçimleri için sadece bir yıl süren AB genelinde yürütülen bir anket, vatandaşların AB ile ilgili endişelerini gittikçe arttığını gösteriyor. 28 AB ülkesinde 28 bin vatandaşla yüz yüze anket yapılan ankette, katılımcıların yüzde 12’si AB’yi kötü bir varlık olarak tanımlarken, yüzde 25’i bunu ne iyi ne de kötü olarak tanımladı ve sadece yüzde 60’ı AB pozitif bir varlık olarak. AB’den memnun olmayan veya Avrupalı ​​şüpheci tavırları benimseyen insan sayısı sürekli artmaktadır.

Katılımcıların yüzde 56’sı değişime inanırken, bu değişimin seçmenleri ırkçı slogan ve gündemlerle ele alan popülist partilerce yapılacağını düşünüyorlar. Katılımcıların yaklaşık yüzde 53’ü yeni siyasi partilerin ya da hareketlerin sorunlara yeni çözümler sunabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla, yeni kurulan partiler çoğunlukla sağ ve ırkçı tutumlara sahipken, Yeşiller ve Sol’dan olumlu adımlar bekleyenlerin sayısı azalmaktadır. Anket sonuçları şu anda İtalya’da onaylanıyor.

Bu arada, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve Avrupa Komisyonu başkanı seçilecek 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinin tarihi 23-26 Mayıs olarak belirlendi. 27 ülke vatandaşı, 705 Avrupa Parlamentosu üyesini doğrudan seçecek ve dolaylı olarak Avrupa Komisyonu başkanını seçecek.

Aslında, bu seçim yeni bir hükümet sisteminin başlangıcını işaretleyecek seçimlerimize çok benziyor. Ancak önemli bir fark var: AB genelinde yürütülen anketler, AB vatandaşlarının yüzde 50’sinin seçimlere ilgisinin olmadığını gösteriyor. Bunun ışığında, Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani, herkesin kıtanın geleceğini belirleyecek seçimler hakkında bilgilendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Kısacası, AB vatandaşları kendi yönetimlerine güvenmiyor ve mevcut sorunları çözemeyen etkisiz görevlileri nedeniyle yeni ortaya çıkan popülist partilere giderek daha fazla bakıyorlar.

Neyse ki, Türkiye’nin böyle bir sorunu yok. Türkiye’nin ele aldığı tek sorun, seçimlerini manipüle etmek için dışarıdaki girişimler. Kendi ülkelerinde başarısızlık sembolleri haline gelmiş olan bu politikacılar, Türkiye’ye yönelik girişimlerinde başarısızlığa mahk domdurlar. Muharrem İnce, Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu gibi muhalif adaylara destekleri boşuna. Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) geçmişi göz önüne alındığında, eski başkanların Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısızlıklarının başarısızlık açısından Avrupa’daki başarısız memurlarla rekabet edebilecekleri açıktır.

24 Haziran, Avrupalı ​​politikacılar için bir fark yaratacak. Avrupa’da aşırı sağ ve ırkçı partiler yükselirken, Türkiye’de demokrasiye ve AB değerlerine değer veren modern ve sosyal bir parti kazanacak. Ülke yine Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Erdoğan’ın zaferini kutlayacak. Ayrıca son deneyimler, Türkiye’nin AB ülkelerine göre AB değerlerine daha fazla önem verdiğini göstermiştir. Suriyeli mültecilerin durumu, bu noktayı kanıtlayan birincil örnektir.

Sonuç olarak, Türk seçmenleri cumhurbaşkanı ve hükümetinden memnun.

Önceki İçerikF-35 jetleri Türkiye’ye karşı ciddi bir koz değil
Sonraki İçerikYunanistan’dan CHP’ye engel