Trump’ın en önemli seçim vaatlerinden biri, ABD’nin eski gücünü geri getirerek “daha ​​güçlü bir ABD” inşa etmekti.

Seçimler sırasında Trump, küreselleşmenin ABD’nin çıkarlarıyla çatışan ABD sermayesini ve üretimini çaldığı fikrini destekledi ve destekçilerini bu tezi de kabul etti.

“Amerika’yı yeniden büyükleştirme” tezi ve küreselleşme, ABD’nin çıkarlarıyla çatışan, saldırgan politikaların ve alışılmadık adımların ticarette takip edileceğinin habercileriydi.

**

Trump’a, Çin’e dış ticaret açığı konusunda sert bir eleştiri yapması ve onu “manipülasyon şampiyonu” olarak nitelemesi, yaklaşmakta olan savaşı gösterdi.

Bununla birlikte, ABD yönetiminin bunun hakkında kafası karıştığı not edilmelidir.

Mart 2018’in başında Trump, ticaret anlaşmalarının aptalca olduğunu ve ABD’nin Çin’e karşı savaşta olmadığını belirtti. Ardından, ticaret savaşlarının iyi olduğunu ve ABD’nin bu savaşı kazanacağını tweetledi.

Trump yönetiminin, çelik ithalatında yüzde 25’lik bir vergi artışı (Meksika ve Kanada’nın en büyük tedarikçilerinden bu vergiden muaf tutulması) ve Çin’den ithal edilen yaklaşık 1000 ürün için 50 milyar dolarlık bir gümrük vergisi koyma kararı, resmen ticarete başladı.

Bu savaş ABD ve Çin arasında açıkça görülse de, AB ve Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke bir şekilde buna dahil.

ABD, Çin ve diğer ülkelerdeki açığının (800 milyar dolar) maliyetini aşağı çekerek ticaret açığını azaltmayı ve ekonomisini güçlendirmeyi (istihdam ve üretimi arttırmayı) hedefliyor.

4 Nisan’a kadar olacak olan (ABD’den ithal edilen) 128 maddeden (Nisan 2018’de) misilleme yapacağını açıklayan Çin, bu sorunun nedeninin Türkiye’ye açılmasına ve Türkiye’nin bu ülkelere açılmasına neden oluyor. savaş.

**

ABD sözcüler böyle bir savaşı istemiyorlar ve ABD ve Çin’in bundan kaçınması gerektiğini söylüyor çünkü herkes kaybedecek.

AB ve Çin, ABD’ye yönelik çağrılarını, tek taraflı tedbirlerle değil, sorunların karşılıklı müzakerelerle çözülmesi gerektiğini söyleyerek artırdı.

ABD, Mart ayında çelik ve alüminyum üzerine uygulanan gümrük vergisinden de AB’yi istismar ederek ruh halini hafifletti.

**

Çin yönetimi, Çin’in ABD’nin kararına karşı çıkarlarını öncelikli olarak savunacağını belirtmesine rağmen, bir ticaret savaşı istemediğini, ABD’nin Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarını ihlal ettiğini ve ticari ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiğini vurguladı. .

ABD yönetimi önce Çin’in ilave tarifeleriyle ilgili olarak ABD’den ithal edilen 128 maddeye ilişkin duyurusuna karşı çıktı ve 6 Nisan’da tarifeleri 100 milyar dolara çıkarabileceğini, ancak hala görüşmelere açık olduklarını söyledi.

Yani ABD yönetimi bir ticaret savaşının her iki ülkenin de kaybetmesine neden olacağını biliyor.

Çin, karşılıklı ticaret savaşında tek kayıp taraf olmayacak.

Bu savaş, ABD’nin ihracat endüstrisinin üretimde düşüşe ve istihdamda bir azalmaya neden olabilir.

Çin hiçbir şekilde misilleme yapmasa bile, ihracatı ve buna bağlı olarak Gayri Safi Yurtiçi Hasılası düşecek, böylece ABD’den ithalatı (ve buna bağlı olarak ihracat gelirleri) düşecek. Böylece dış ticaret açığı artacaktır.

**

ABD dışında başka herhangi bir ülke ticaret açığını başka bir ülkeye suçlayabilir mi?

Kurallar, güçlü ve onlar tarafından kırılmış.

Başka bir ülke böyle bir yaklaşımı benimsemiş olsaydı, Dünya Ticaret Örgütü onu göz kırparak dışladı.

Ama sesini ABD yönetimine karşı yükseltmiyor.

Bugün olan şey sadece bir ticaret savaşı değil, ülkeleri ekonomiyle hizalama çabasıdır.

**

Ders kitaplarında ve ekonomik yaşamı düzenlemeye çalışan uluslararası kurumlarda klasik iktisat teorilerinin geçerliliğini yitirdiğini bir kez daha tekrar ediyorum.

Tamamen muazzam bir şekilde yönetilen yeni bir ekonomik teori ve sistem (savaş ekonomisi), benzeri görülmemiş bir baskıya sahip olan ve ticaret savaşları imajıyla meşrulaştırılmış bir kural haline getirilmiştir.

Önceki İçerikBu haydutlar için kötü bir son!
Sonraki İçerikErken seçimle ‘ilgili’ yurt içinde ve yurt dışında yaşananlar