Seçimlerden bir ay geçmeden, Türkiye şu anda iki ayrı sandıkta – parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri – odaklanıyor.

Her ikisi de 24 Haziran’da yapılacak ve yeni bir sistemin başlangıcını belirleyecek ve yürütme ve yasama organlarının ayrılacağı ve Bakanlar Kurulu’nun meclis oturumlarında olmayacağını belirleyecek. Bakanlıkların sayısı da azalacak ve Parlamento yürütme organının baskısı olmadan yasamaya devam edebilecek. Bütün bunlar Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli gelişmeler.

Yeni sisteme sadece evraklara aşinayız, ancak yakında nasıl uygulanacağını göreceğiz. Yasama ve yürütme organları eşgüdüm içinde çalışabilirlerse ve seçim uygun bir modelle sonuçlanacak – ki bu gelişme ve büyümeyi hızlandıracak. Başkan, bakanları atayacak, daha fazla teknokrat bakanı olacak ve parlamenter sistemdeki istikrarsız hükümetler geçmişte kaldı.

Seçimlere girerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde rekabet eden muhalefet cephesi eski sisteme dönme sözü veriyor. Onlar – özellikle ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) – iktidara geldikleri takdirde meclis sistemini geri getireceklerinin altını çiziyorlar. Ama nasıl olduğunu açıklamıyorlar.

Sistem değişikliği bir referandum sonrasında tanıtıldı. Başka bir deyişle, toplumun çoğunluğu tarafından kabul edildi. Şimdi başka bir referandum yapmak istiyorlar mı? Eğer durum buysa, seçmen zaten onların duruşunu gösterdiği için ne gibi bir değişiklik olacak? Bir referandum yapmak istemiyorlarsa, anayasa değişikliği için büyük bir meclis desteği de gereklidir. Kısacası, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) kesin seçim vaatleri sunarken, CHP’nin önderliğindeki muhalefet cephesi böyle bir açıklığa sahip değildir.

Üzerinde durmak istediğim bir başka konu da Suriyeli mültecilerin konusu. AK Parti hükümeti mültecileri sorunun başlangıcından itibaren karşıladı ve kucakladı. Şu anda Türkiye’de yaklaşık 4 milyon Suriyeli var. Suriye iç savaşı ile yedinci yılında, görünürde bir sonu yok. Mültecilerin bir kısmı kamplarda, ancak çoğunluğu Türkiye’de günlük yaşamda yer aldı. Çalışırlar, para kazanırlar ve ekonominin bir bileşeni haline gelirler.

Hem CHP hem de yeni kurulan İyi Parti (İP) bu konuyla ilgili olarak sağcı bir tutum sergilemiştir. Her iki taraf da Suriyeli mültecilerin entegrasyonuna yönelmiyor. Cumhurbaşkanı adayları bu noktayı sık sık son zamanlarda vurguladı ve Suriyelileri anavatanlarına geri göndermeye söz verdi. Böyle bir söylem, sosyal demokrat bir parti olduğunu iddia eden CHP ile çelişir.

Anketler, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yarışını bir toprak kaymasıyla kazanacağını ortaya koyuyor. Fakat bir an için yeni cumhurbaşkanının muhalefet cephesinden seçileceğini farz edelim. Bu durumda, Suriyeli mültecilerin geleceği ile ilgili 4 milyondan fazla kişi için bir politika değiştirileceğinden büyük bir belirsizlik ortaya çıkacaktır. Bu insanlar Türkiye’den ayrılırken birçok zorlukla karşılaşacak. Nereye gidecekler? Avrupa mülteci politikasını gözden geçirecek mi? Bu, Avrupalı ​​politikacıların söylemi göz önüne alındığında mümkün görünmemektedir. Özetle, Türkiye’deki yönetici iktidardaki bir değişim, Avrupa’nın mülteci politikasındaki dengeyi kesinlikle bozacaktır.

Elbette, seçimlere kadar uğraşmamız gereken birçok konu daha var. Seçim tarihinden önce her birine birer birer odaklanmaya çalışacağım.

Önceki İçerikABD yargıcı Kaspersky davalarını hükümet yasağını devirmek için reddetti
Sonraki İçerikF-35 yaptırımları Türkiye’yi Putin’e daha da yakınlaştıracak