Washington tarafından ilan edilen mevcut ticaret savaşının bir kez daha vurguladığı ABD tek yanlısılığı, Ankara ile Brüksel arasında yeni bir yakınlaşmaya yol açıyor.

ABD’nin ithal çelik ve alüminyum üzerinde yeni tarifeler uygulamaya koyma kararı, Atlantik bölgesinin iki cephesi arasında bir tutarsızlığa yol açtı. Bu kararın Avrupa Birliği ile ilgili olduğu bilinse de Meksika, Kanada ve Japonya gibi diğer ülkeleri de etkiledi. Perşembe günü New York Times’daki anti-tarife kararında yayınlanan editörün başlığı, “Amerika dostlarına karşı savaş ilan ediyor” diye özetlenen tartışmayı özetliyor.

AB doğal olarak Washington’un kararına karşı büyük bir tepki gösterdi. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker şunları söyledi: “ABD şimdi, Dünya Ticaret Örgütü’nün bir anlaşmazlık çözümü davasıyla ve ABD ‘den bir dizi ithalatta ilave görevler koyulmasıyla devam etmekten başka seçenek bırakmıyor” dedi.

“Ne yapabilirler, biz de aynısını yapabiliriz” diye ekledi.

Washington’un Başkan Donald Trump’ın liderliğindeki kararı, zaten küresel bir ticaret savaşını tetiklemiş görünüyor. ABD’nin sorunlu küresel ekonomi tarafından kötü etkilenmemesi için yollar aradığını ve onun politikasını korumacılığa uyarlamaya çalıştığı görüşündedir. Bununla birlikte, bu eksen politikasında kayma Cumhurbaşkanı Trump’ın ifadesi değildir. Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşu olan Siyasi, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (SETA), devam eden gelişmeleri açıklığa kavuşturmak için “Yeni Koruma ve Ticaret Savaşları” başlıklı bir rapor yayınladı. Rapora göre, ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ülkeler 1929’daki Büyük Buhrandan sonra “komşunu fakir ve zenginleştir” politikasını kabul ettiler ve krizin sonuçlarından kaçınmak için bazı korumacı önlemler aldılar. Raporda ayrıca, eski Başkan Barack Obama yönetiminin ABD ekseninde bu eksen değişimini başlattığı da ortaya çıkıyor. Rapora göre, ticaret savaşını tetikleyen şey ABD’nin 2009 yılı Kurtarma ve Yeniden Yatırım Yasası oldu.

Ancak, aslında burada ifade etmek istediğim şey bu değil. Önceki sütunumda, Türkiye-AB ilişkilerinde yapılan bir yenilemenin, 24 Haziran’daki seçimlerden sonra kapıda olduğunu ve bunun, Ankara’nın Brüksel ile Brüksel arasında yeni bir yakınlaşmaya yol açan tek taraflılıktan kaynaklandığını söyledim. Washington ve Brüksel arasındaki mevcut ticaret savaşı, bir kez daha AB’nin ve Türkiye’nin birbirine nasıl ihtiyaç duyduğunu kanıtlıyor.

Peki, Brüksel ve Ankara’nın politika yapıcıları bu karşılıklı gerekliliğin farkında mı? Geçtiğimiz hafta, ikinin konjonktürün farkında olduğunu gösteren bir gelişmeye tanık olduk. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geçen salı günü Almanya’ya gitti ve bir anma töreninde Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüştü. Toplantı sonrasında Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Başbakan Merkel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 24 Haziran seçimlerinden sonra Almanya’ya gitmeye davet ettiğini söyledi. İkili ilişkileri artırmak için gerçekten iyi ve olumlu bir girişim oldu. Peki, devam edecek mi?

Bazı diplomatik kaynaklara göre, cevap evet. Türkiye ile Almanya arasındaki en büyük çatışma, yani Ankara ve Brüksel, Berlin’in darbeden sonra Türkiye’den Almanya’ya kaçan 15 Temmuz darbe girişiminin failleri olan bazı Gülenist Terör Grubu (FETÖ) üyelerini iade etme eylemsizliğidir. Aynı diplomatik kaynaklara göre, Almanya bu konuda Türkiye tarafından yakından izlenen önemli bir adım atacak. Formül açıktır: Almanya zaten Türkiye tarafından talep edilen FETÖ üyelerini iade ederse, ikili ilişkiler hemen geri dönebilir.

Önceki İçerikYemeklerimizdeki gizli düşman
Sonraki İçerikErdoğan başkanlık sisteminde daha iyi bir başlangıç ​​yapmak istiyor